24 Temmuz 2010 Cumartesi

sehpalardayım


kendimi bildim bileli evimizde bir adet zigon sehpa var.kaç ev değiştirdik o yine yangında ilk kurtarılacaklar gibi ilk önce geldi yeni eve kuruldu tüm eşyalardan önce.
uzun süre bakınca ben senin büyüğünüm akıllı ol diyormuş gibi geliyor bana.zaten çok faydalı bir ev eşyası bana göre.nasıl bir akıl sen al bütün sehpaları iç içe koy,hem yer kaplamasın hem de işlevsel olsun.gün kadınlarının kurtarıcısı,ev babalarının kumanda taşıyıcısı.
evin çocuğu için bir hizmet sunmaz ama.çocuk alsın tepsiyi koysun tabağının altına.sehpaların asilzadesi zigon,çocuk ile muhattab olmak için yaratılmamıştır.üstüne pis pis kırıntıları döküp sonra da silmeden aralara sıkıştırılma tehlikesi vardır çünkü.asla böyle bir seviyeye düşemez kendileri ve zaten sahibeleri de biricik sehpalarını çoluk cocuğuyla yüzgöz etmez.
her mükemmel gibi görünen şeyde olduğu gibi zigonzadelerin de kusurları vardır:en oratalarındaki küçük sehpa.bu sehpanın ayakları zaten 4 taraflı kapalıdır bir kere ve sık sık devrilme tehlikesi geçirir.üstüne bir tabak ile bardağın aynı anda sığması mümkün değildir.kumandaları koysan düşüp dururlar,tek bir bardak için de çıkarmaya değmez görülürler.bazen çocukların hizmetine kadar düşerler.ama asla atılamazlar çünkü tüm zigonun görüntüsünü bozup,süt dişi dökülmüş çocuk gibi görünmesine sebebiyet verirler.

bu sabah zigon sehpamızı uzaktan keserken küçük sehpanın aslında hayatımızda da yeri olduğunu anladım.
bazı insanlar vardır hiçbir işinize yaramazlar,bir iş yap desen yapmazlar,en lazım oldukları zaman ortada yokturlar ama en lüzumsuz zamanlarda hep dibinizdediler.hep evinizdedirler ve siz o kişiyi hayatınızdan çıkaramazsınız çünkü eksikliği hissedilir bir şekilde.işe yaramaz olsa da o zigon sehpanın küçük sehpası gibi orda olmalı ve görüntüyü tamamlamalıdırlar.bacağı kırılsa bile kırık kısmı ters çevirip yine yerine yerleştiririz.
ne kadar hayatımız değişirse değişsin,ne kadar minimalist olursak olalım zigon sehpamız var ve ona tam ve eksiksiz şekilde hayatımızda yer buluyoruz.kaçış yok.

9 Temmuz 2010 Cuma

ustalara saygı kuşağı


ailemin işlettiği ufak otelde çalışan aşçıların hepsinin birbirinden garip olduğunu düşünüyorum.bazıları çok eğlenceliydi bazıları çok mendebur.hepsinin tek bir ortak yanı vardı o da benim garip isteklerim ile mücadele etmek.aslında garip olmayan bu isteklerimi kendi vizyonlarına uzak olduğundan her seferinde la havle çekerek yapmaya çalıştılar.saçmaladığımı bildiğinden emin olduklarımla çok eğlenceli zamanlar geçirdim

favorilerim ve hiç unutamadıklarım var aralarında:


recep usta:kendisi ilk göz ağrımızdı.bakalınlıktan emekli bolu mengenli şişko aşçı.arkasında ''mengenli''yazan 06 plakalı beyaz bir şahini vardı ve 40 yaşında ehliyet almış bir çılgındı.yemek yeme konusunda kara delik gibiydi çevresindeki tüm yiyecekleri saniyesinde yokedebiliyordu.bugüne kadar gördüğüm en iyi yemek yapan aşçıydı ama.sinirlenince bana övdö kölmöyösöcö derdi(evde kalmayasıca)
birgün elemanlardan birisinin eli kesildi sağlık ocağına götürdük,kapıda beklerken adamın birisi gelip ustayla bişeyler konuşmaya başladı sonra da doktor bey falan dedi.anladık ki ustayı kıyafetinden dolayı doktor sanmış usta da bunu farkedince bön öşçöyöm hö hö hö diye güldü adamın yüzüne yüzüne,adam utandı kaçtı tabi...babası rahatsızlığından bizimle çalışamıyor artık ama hala içip içip arar sizi çok özledim en sevdiğim insanlarsınız diye.


ramazan usta:evet bu mübarek isimler şans eseri denk geldi.ramazan usta aralarında en komik olandı.en çok onunla uğraştım.kışın hiç kimsecikler olmadığında canımız sıkılmasın diye tavla öğrendik kedisiyle.adanalıydı ve hayatımda yediğim en güzel adana kebapları yapan insandı.
yumurta beyazından omlet istiyorum dediğimde allahım ne günah işledim diye gidiyordu yanımdan.bu yemek hiç güzel olmamış canım diye dalga geçtiğimde de çünkü seninkine sevgimi katmadım canım diyordu.kovuldun ramazan yemeğin tuzu çok olmuş diye takıldığımda senin kocan olacak insan için geceleri gizlice ağlıyorum kimbilir neler çekecek derdi .çok komik ve çok tatlıydı,kızı oldu inşallah bana benzer dedim gerçekten garip istekleri olan bir kıza sahip şu an.ama çok mutluyum iyi ki sana benzedi dedi giderken.o da çocuğu olduktan sonra sürekli çalışabileceği bir iş bulduğundan artık bizle çalışmıyor ama en çok onu özlüyorum açıkcası.


ekrem usta: en sevmediğim şahıstı kendisi.hiçbirimiz sevmiyorduk zaten.çok dedikoducu ve olumsuz bir insandı.güvenilir bir tip değildi.onun olduğu sezon hiç mutlu bir sezon olmadı bizim için.kafayı da bana takmıştı.bu kız niye yemek yemiyor diye.çok acaip rahatsız edici bir ses vardı ve her akşam yemeğinde başıma dikilip neler almışım tabağıma diye kontrol edip o tırtıklı sesiyle tepemde konuşmaya başlardı.o adam yüzünden çok kilo verdim yemeklerden soğuduğumdan.neyse ki ailecek huzur kalmadığından yolladık ve kurtulduk.



hüsnü usta: şu anki ustamız kendileri.aşırı zayıf olduğundan gözümüz pek alışmadı.hem arabası hem de motoru var.garip birşeyler istediğimde hadi bakalım bugün de bu çıktı diyor.abi diye hitap ediyor bana bir de.adını bir türlü hafızama yerleştiremedim emin diyesim geliyor adama ne alakaysa.yemekleri de güzel gayet hafif.bu sabah ayran istedim allah allah dedi gitti,yapmayacak sandım mutfağa gittim anında yapmış.mutfakta sınır yok demekki iyi oldu öğrendiğim dedim hayır efendim istifa ederim dedi.gizli komik anladığım kadarıyla.



bunların haricinde arada gelip hemen gidenler de vardı.mustafa usta mesela sinemaya gidemem molokolteyl atarlar diyordu,ayrıldıktan bir yıl sonra uyuşturucudan tutuklandı.şaşırmadık tabi kafasının güzel olduğunu biliyorduk sinema saptamasından.zaten çineliydi yani herşey beklenirdi kendisinden...hamit usta vadı çok çirkin korkunç ve iğrenç yemekler yapıyordu.onun ceremesini kışın otelde kalan öğrenciler çekti ama çok kalmadı o da tabiki.

hayatımın son 10 senesini ciltler halinde yayınlasam ancak yetişir sanıyorum.


1 Temmuz 2010 Perşembe

I lost my mind in portofino


karmaya inanıyor musun,gerçekten mi?dedi umut.6 yıldır tanıyan birisi olarak hem de.
sen hiçbirşeye inanmıyorsun gibisin dedi gerekçe olarak da.
neye inanacağımı şaşırmışımdır belki bilemiyorum.rüyalarımı anlattım mesela,bazen gerçek oluyor dedim.evet çünkü çok şaşırtıcı rüyalarım var,anlatsam seçilmiş özel biriyim bile sanabilir bazı saflar.bir tarikat kursam mesela müridlerim olsa,neden olmasın bir kadının insanları etki altına alması erkeklerden daha kolaydır.
endonezya ya vize kalkmış gidebilirsin dedi güray.evet dedim zaten yurtdışı önceliğim endonezya dan başka biryer olamaz.o da biliyor ki çok gitmek istiyorum biryerlere,mesela rüyamda gerçek gibi gezdiğim malibu sahillerine.uyandığımda o kadar inanamamıştım ki rüya olduğuna,ayaklarıma baktım kumlar var mı diye.ama bir kanıt bulamadım.birkere de portofino sokaklarında gezdim rüyamda.hiçbir fikrim ve zikrim yokken gezdim.sonra belgeselde gördüm aynı gezdiğim sokaklar.işte o gün aşkımı bulamadım ama aklımı orda kaybettim gibi oldum.
bence şu çocukla sevgili olmalısınız çok tatlı çünkü dedi zeynep.döndüm baktım kapri giymiş kıvırcık saçlı bir çocukcağız.saf saf etrafına bakıyor kendi için yapılmış planlardan bihaber,tüm erkekler gibi.3 saliselik bakışla anında analiz yapıp kendime uygun görmeyip eledim.bazen yeteneklerimizden korkuyorum kadın olarak.ama eğlenceli ve iş görür olduğundan çok üzerinde durmuyorum.günde kaç defa 3 saliselik bakışlar ile taranıyoruz acaba.anında karar veriyoruz bu bize göre mi değil mi.ölüyatırım bir eleme bu çünkü geçse de kalsa da ruhu bile duymuyor sınava girenin.
çok doğru bir seçim dedi kenan.başkaları için yaptığım seçimlerin kendiminkilerden daha başarılı olduğunu düşündüm.takdir edilmek mi tatmin edilmek mi daha çok mutluluk veriyor diye geçen yıl sorsalar takdir derdim.ama artık tatmin diyorum ve gayet netim,kafamda en ufak bir çelişki yok.kemeri yanlış takmışsın canım kadınlar sağ tarafa takar dedi kenan.milyonlarca şey biliyor olmak trilyonlarca şeyi bilmediğin gerçeğini örtmüyor işte diye düşündüm.ağzımı heidi gibi ayırıp demek öyle diye kalmadan akabinde doğrusunu uygulayıp sonrasında araştırma yapmam da kendim için teselli oldu.herşey tamam bu sefer hiçbir eksik yok diye düşünülen bir dünya yok.en azından bende yok bunu biliyorum.
koridor mu cam kenarı mı diye sordu varan daki görevli,tabiki cam kenarı dedim.koridor seven bir kadın var mı bu dünyada acaba.herşey gelişse bile bu konuda gelişemiyorlar.bir kadın yolcu daima cam kenarı ister,çünkü yanından yüzlerce kez geçen muavin ona sürtsün istemez.yan taraftaki acaip insanla ve ön çaprazındaki arada sırada gereksiz yere arkaya bakan insanla göz göze gelmek istemez.cam kenarına sümüklüböcek gibi güvenlice ama çok sağlam olmadan yapışıp tüm otobüsten kendini soyutlamak ister.

nerede ineceksiniz diyecek muavin,tatlı canım nerede isterse orada diyeceğim.