13 Mayıs 2011 Cuma

ayarlar


hiç gelmeyen bir telefon var
bakıyorum telefona
aslında bakmıyorum, önceden çok bakardım
mesajın geldiği anı düşünürdüm bir bakıma geleceği yani
mesaj geldiğinde şu anımı hatırlamayacağım bile derdim
arama beklemek daha değişik
çünkü arama beklemez
mesaj gelse o bekler ben açana kadar
ama aramaya en fazla 4 saniye bakabilirim

ufacık bir alet kalbimizi yönetiyor
beyin bu konuda çaresiz
iç organlar birbirlerine bakıyor abi biz ne yapalım beyin bile susarken diye
gözler ne yapacaklarını şaşırıyorlar çünkü en önemli işlev onlarınki
kalp ise zavallı bir muşmula gibi bekliyor
ufacık bir alet
ne içinde kan var
ne de vitaminler proteinler
en ufak bir yapı taşı bile yok
ama en uzaklardan bile kalbi yönetiyor
o çaldığı an hızlıca atıyor
eğer beklenen telefonsa kalple birlikte mideye de bir haller oluyor
tüm vücut telefon etkisiyle deliriyor
telefon vücudumuzun uzaktan kumandası sanki
pili bitince kalp pilimiz bitmiş gibi stres oluyoruz

bazen gezinirken öylesine düşünüyorum
şu an telefonum kaybolsa ne yaparım diye
büyük ihtimalle kös kös eve dönerim
çünkü tüm planlarım iptal olur
her şeyi telefon yaptığından kafamızda tek bir ezber yok
eve gelmek bir çözüm bile değil üstelik
numara bildiğim mi var ki eve geliyorum
ayrıca işime yaramaz diye ev telefonunu şehirlerarasına kapattırmıştım
kimsecikleri arayamam
aynı gün internet de kesilse mesela
işte o gün karşı evdeki dede olmaya adım atarım
tüm gün camın dibinde oturup yoğurt yerim
güvercin beslerim
telefonsuz kalan kalbim için aldığım ilaçları cam kenarına dizerim
bakıp dururum etrafa
insanın alışamayacağı şey yok


hayatımdaki her şeyden vazgeçerim
çünkü zaten sürekli bir şeylerden vazgeçiyorum
bazı şeylerin hayatımda olması önceden olmadıkları gerçeğini değiştirmiyor
telefonum giderse
güvercinler gelir.

8 Mayıs 2011 Pazar

müsait bir yerde lütfen


vücudumla konuştuğuma inanıyorum
kendi kendime konuşmuyorum hayır
tam tersi ben sormadan o cevaplıyor
bazı anların hayalini kuruyorum çok uzaklarmış gibi
ve o anları yaşadığımda vücudum havasını atıyor
bak düşünmüştün ve ben yaptım bunu diye
benim yaptığım hiçbir şey onun için önemli değil
o sanki kendisi için yapıyor her şeyi aslında


ben hayatımda hiç cenneti görmemiş olabilirim
ama vücudum arada cennete gidip geliyor

duştan çıkıyorum ve bornozla yatıyorum yatağa
işte o an tüm hücrelerim denize giden caretta yavruları gibi cennete koşuyorlar
hayatımdaki hiçbir şey önemli değil o an
saçlarımın yastığı ıslatması yastığın umrunda bile değil
telefonun üzerine yatsam ne farkeder
telefon şezlongmuşcasına memnun
kıyafetlerim yerlere düştükleri için çok mutlular
ağaçtan düşen dut gibiler çünkü o andan itibaren
kremlerim sonsuza kadar bekleyebilirler
yeter ki ben mutlu olayım
bornoz en mutlusu çünkü alaaddin in halısı gibi
başrol ona ait cennet yolunda
gözlerim hiç açılmak istemiyor
ayaklarımın kıpırdayası yok
ellerim kim bilir nerede bir fikrim yok
beynim zaten daha yatağa düşerken havada asılı kaldığından
çok uzaklardan bana bakıyor
o da yerinden gayet memnun
oh be biraz hava geldi diyor

mevsimlerden yaz ise cennet yolculuğunun sınırı yok
kışın yolculuk dönüşü vücudum türbülansa uğrayabiliyor
baharlarda beynim üşütüp duruyor

sonuç ise hep aynı

dutlar eziliyor şezlongun da ayarı bozuluyor.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

sırtüstü edebiyat serisi cilt 1 sayfa 48


yaz geliyor diye sevinen insanlar gibi değilim ben
sevinmiyorum çünkü ben zaten diğer mevsimler yok gibiyim
o günleri saymıyorum, yazın gelmesini bekleyerek yaşıyorum
bahar da çok tatmin etmez beni
kuşlar böcekler manasız sevinçler bir süre sonra sinirlerimi bozabilir
çünkü bahar yaz gibi değil
bahar prebiyotik yoğurtlar gibi
bir süre çok seviyorsunuz işte bu favorim diyorsunuz
sonra bir gün bayıyor ve kalp yine favori arayan beyni teselli etmeye çalışıyor

yazla ilgili sevdiğim özlediğim şeylerin tamamını yazsaydım
tarihe yeni bir kutadgu bilig kazandırmış olurdum
yazın satılan dans albümleri gibi yok satardı
insanlar o kadar çok severlerdi ki
secret kitabını saksı altına koymalık kullanırlardı

belki de hiç anlamazlardı

mutlaka anlamazlardı

çünkü kupkuru yollardan bahsedebilirdim
yazla ilgili özlediğim ve kışın hayalini kurduğum bir şeylerden birisi bu
caddelerin kenarları
yaz kurusu diye bir şey var bana göre
o kadar kuru ki kış o yoldan çok uzaklarda, belli oluyor
kışın bakıyorum hep ıslak ve hep mor gibi tuhaf bir renk
yazın yine pis ve manasız ama
kupkuru ve hep sahile gidiyor o yol sanki
pis karların birikmesine veya yağmur sularıyla kapanmasına daha var
yeni krem sürülmüş cilt gibi pasparlak
bir süre sonra gidecek olsa da mutluluk verici bir etki
yaz sonunda bakıyorum ve mutsuz oluyorum yollar yine kapandı bana diye
şimdi benim için ne hava ne de güneş önemli
ne zaman ki kuru bir yol görürüm ve alakasız bir kaplumbağa geçiyor olur oradan
o zaman yaz havasına girerim işte

mutluluk verici bilgiler değil belki bunlar ama
benim için
mutluluk verici ilgiler böyle şeyler.