26 Nisan 2011 Salı

zigonu gitti sehpası kaldı


yalnız kalmak aslında gerçekten yalnız kalmak değil
çünkü evde eşyalar var bir kere yalnız sayılmayız
içimizden konuşuruz genelde onlarla,hiç olmasa da konuşmak isteriz
benim gözümde hepsinin de bir cinsiyeti ve sıfatı var üstelik
bu beynimde neye göre biçimleniyor hiç bilmiyorum

televizyonun adam olduğu belli ama mesela ketılın genç oğlan olduğu nerden çıktı

bardaklar tamam kadın ama tost makinesi neden bir zamanlar amerika dan ziyarete gelen amca onu bilmiyorum

buzdolabı kesinlikle teyze ama perdeler nasıl oluyor da evde kalmış uzaktan akraba oluyor

sehpa tabi ki sosyoloji mezunu teyze ama sandalyenin gözümdeki araba meraklısı işe yaramaz genç imajını kim yaptı

daha dün eve gelen eliptik bisiklet nasıl oldu da kimya öğretmenliğinde okumasına rağmen atanamayıp mecburen ingilizce öğretmeni olan kadın oldu

bunların hiçbirisini bilemiyorum,sadece anında böyle şekilleniyorlar kafamda

ama hiç düşünemediklerim,sınıflayamadıklarım var

mesela kaloriferin üsünde duran mermer.o sanırım kutsal taş gibi,düşünürsem çarpar beni sanki
zaten bir ağırlığı var herkesle mutahap olmaz

evde tek eksiğim karasal iklimin susmayan kadını olan perde kornişi
arada çıkardığı seslerle sürekli varlığını belli ederdi
en çok akşamları ve sabah güneşi gördüklerinde ses çıkarırlardı

arada tamamen susmak veya ses çıkarmak istediğim zamanlar oluyor
ama bunun için ani bir soğuma veya sıcak bir güneşe ihtiyacım var
sebepsiz susup huzur bulmam için eşya olmam gerek

benim evimdeki eşyalar mutlular
ama ben onlar kadar şanslı değilim,onlar kadar beni anlayan yok
güneşi bekliyorum ben de sabırla

bikinilerim aradılar geçen gün,çok sıkılmışlar çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder